Dinsel Yozlaşma

BİZ GERÇEKTEN MÜSLÜMAN MIYIZ? İMANIMIZ GERÇEKTEN TEVHİD ÜZERE Mİ? HAYAT OTORİTEMİZ GERÇEKTEN ALLAH MI?

SORU – CEVAP ŞEKLİNDE OLAN BU ÇALIŞMANIN BİR TEK HEDEFİ VARDIR: O DA İSLAM İLE MÜSLÜMANLARIN FARKINI ORTAYA KOYMAKTIR.

SORU: Biz kalp gözü açık olan sofulara, şeyhlere, Peygamber torunu denilen hacılara, hocalara, velilere tapmıyoruz. Sadece imanımıza vesile oluyorlar. Onların izinden gidiyoruz. Onların sayesinde Allah’a biraz daha yaklaşıyoruz. Örneğin; Said Nursi, Fethullah Gülen, Cübbeli Ahmet, Mahmut Ustaosmanoğlu, Süleyman Hilmi Tunahan, Abdülkadir Geylani, Veysel Karani, Celaleddini Rumi, Gavsani… İsim çok.. Bu insanlar o kadar Kuran için uğraşmış, iman hakikatleri için savaş vermiş. Onların ilminden yararlanmak ve onların izinde gitmek neden yanlış olsun ki? Bize şirk içindesiniz diyorlar. Neden şirk içinde olalım?

CEVAP: “ Dikkat edin gerçek din ancak Allah’ındır. Ondan başkasını kendisine veli edinenler ise; ‘Biz onlara sadece bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye tapıyoruz. ’derler.” (Zümer/3)

“Hiç şüphesiz, benim velim Kitabı indiren Allah'tır ve O salihlerin koruyucusudur. “ (Araf/ 196)

Put deyince aklımıza taştan, helvadan yapılma heykeller geliyor. Putu put yapan hammaddesi değildir. Herhangi bir canlının veya nesnenin put olabilmesi için ona yalnız Allah’a ait olan vasıflar yüklenir. Yukarıda saydığımız isimlerden bazıları direk kendini putlaştırıyor, bazılarını ise peşinden gidenler putlaştırıyor. Mutlak doğru olan şüphesiz Kur ’andır. Hiçbir şahsın sözü sorgulanamaz değildir. Peygamber’in bile Nebi sıfatıyla söylediği sözler sahabe tarafından sorgulanmıştır. Peşinden gittiği cemaat liderinin görüşlerini sorgulamadan mutlak doğru kabul eden her Müslüman şirk içindedir. Günümüzde Allah ile araya konulan meşhur putlar; Yukarıda saydığımız isimler, Devlet, Irk, Kan, Toprak, Bayrak, Ulu liderler, Partiler, Kadın, Erkek, Para…

“Allah’tan başka tapmakta olduklarınız da sizin gibi kullardır; eğer doğru kimseler iseniz, haydi onları çağırın da size cevap versinler!( Araf/194)

“Öyle insanlar vardır ki Allah’tan başkasını Allah’a denk tutar tıpkı Allah’ı sever gibi severler. Müminlerin Allah’a olan sevgileri ise her şeyden daha ileri ve daha kuvvetlidir.” (Bakara/165)

“Ateşte yüzlerinin ters çevrildiği o gün ‘ Ah keşke Allah’a itaat etseydik, Rasul’e itaat etseydik!’ diyeceklerdir. Yine ‘Rabbimiz! Gerçekten biz; reislerimize ve büyüklerimize uyduk; sonuçta onlar da bizi yoldan saptırdı.’ diyeceklerdir.” (Ahzab/66,67)

“ Bir de dediler ki : ‘Eğer Rahman dileseydi biz onlara tapmazdık!’ Onların buna dair hiçbir bilgileri yoktur. Doğrusu onlar ancak yalan söylüyorlar. Yoksa kendilerine bundan önce bir kitap verdik de onlar ona mı tutunan kimselerdir? Hayır! Onlar şöyle dediler: ‘Doğrusu biz, atalarımızı bir din üzere bulduk ve elbette biz onların izlerinde olmakla hidayeti bulanlarız.’” (Zuhruf/20,21,22)

“O gün kendisine yazık eden parmaklarını ısırarak şöyle der: ‘ Ah keşke Peygamber’in yolunu tutsaydım!’ ‘Vay bana keşke falancayı dost edinmeseydim!’ ‘Çünkü Kuran bana gelmişken gerçekten o beni Kuran’dan uzaklaştırdı. Şeytan insanı yüz üstü bırakıp rezil rüsva eder. Resul de şöyle der: ‘ Ya Rabbi, kavmim bu Kuran’ı terk edilmiş bıraktılar.” (Furkan/27,28,29,30)


SORU: Bir kere Kuran’ı biz anlayamayız ki.. Boşuna Kuran’dan deliller getiriyorsun. Onun için büyük alim olmak lazım. Bir elif harfinin bile milyonlarca anlamı var. Sen kimsin de Kuran’dan ayetler getiriyorsun. Biz Kuran’ı anlayamadığımız için onu tefsir eden, onu anlayan ve açıklayan velilerin kitaplarını okumalıyız. Hazır elimizde Kuranı anlamış, hayatını buna harcamış üstatların kitabı var. Örneğin; Risale i Nurlar gibi, Ruhul Furkan gibi.. O yüzden yüzyılda bir gelen alimlerin kitaplarını okumalıyız.. Her şeyi Kuran’da bulamayız zaten. Anlaşılır da değildir.

CEVAP: “Allah size ayrıntılı açıklamalar içeren kitabı indirmişken ben onun dışında bir hakeme mi başvurayım? Kendilerine kitap verdiklerimiz, Kuran’ın gerçekten Allah tarafından indirildiğini bilirler, O halde sakın kuşkuya kapılanlardan olma.” (Enam/114)

“Kendilerine okunmakta olan Kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Şüphesiz bunda iman eden bir kavim için gerçekten bir rahmet ve bir öğüt vardır.” (Ankebut/51)

“ Şüphesiz ki bu Kuran en doğru yola götürür..” (İsra/9)

“..Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık..” (Enam/38)

“Sonra onu açıklamak da yalnız bize düşer.” (Kıyam/19)

“..O kitap ancak Allah’tan gelmiş bir öğüt ve apaçık bir Kuran’dır.” (Yasin/69)

“Şanım hakkı için biz Kuran’ı nasihat alınsın diye kolaylaştırdık. O halde nasihat alan var mı?” (Kamer/17)

“..Sana bu Kitabı her şey için bir açıklama ve Müslümanlar için bir hidayet bir rahmet ve bir müjde olmak üzere indirdik.” (Nahl/89)

“Doğrusu Kuran sana ve kavmine bir şereftir. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız.” (Zuhruf/ 44)

“Kuran’ı sindire sindire oku..” (Müzemmi/4)

SORU: Peki bir şey soracağım. Kuran’ın değiştirilmediğini nereden biliyorsun? Belki bazı ayetler unutuldu, kayboldu veya değiştirildi.. Olamaz mı?

CEVAP: “ Ve Rabbinin sözü doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır. O’nun kelimelerini değiştirebilecek kimse yoktur. O işitendir, bilendir.” (Enam/115)

“Şüphesiz ki Kuran’ı biz indirdik ve muhakkak onu koruyacak olan da biziz.” (Hicr/9)


SORU: Günümüzde; kendini Nakşi, Nurcu, Süleymancı, Menzilci, Mevlevi, Hanefi, Şii, Şafi, Alevi, Sünni gibi tarif eden Müslüman olduğu gibi Milliyetçi, Solcu, Sağcı, Muhafazakar, Atatürkçü, Radikal, Kemalist, Akpli, Ülkücü, Kürt, Türk diyerek, bu özellikleri öne sürerek tanımlayan Müslümanlar da var. Yanlış mı?


CEVAP: “O bundan daha önce de, bunda da size ‘MÜSLÜMANLAR’ ismini verdi; elçi sizin üzerinize şahid olsun, siz de insanlar üzerine şahidler olasınız diye.” (Hacc/78)

Biz sadece Müslümanız. Bunun dışındaki diğer sıfatlardan ne onur duyarız ne memnun oluruz. Kendilerini yukarıdaki isimlerle tanımlandıranlar; ‘Sadece Müslümanım’ demenin yarattığı hangi boşluğu doldurmaya çalışmaktadırlar..

SORU: O zaman bir mezhebe bağlanmayacak mıyız? Hak olan mezhepler var olmayanlar var? Tarikatlara, cemaatlere de mi bağlanmayacağız? Ne yapacağız?

CEVAP: “Din anlayışlarını parça parça edip, cemaat cemaat olanlar var ya, senin onlarla hiçbir işin olmaz. Onların işi ancak Allâh'a kalmıştır. . . Sonra, onlara yapmakta olduklarının içyüzünü bildirecektir.” (Enam/159)

“Sonra insanlar, bir takım kitapların etrafında kümeleşip din konusunda bölük bölük oldular. Her bölük kendi yanında olandan mutludur.” (Müminün/53)

Bir Müslüman’ın ölçütü Kuran ve bunun uygulaması olan Resul’ün sünneti olmalıdır. Buna uymayan bütün oluşumlar sapmadır. Ölçütümüz; ‘ Bu bizim mezhepte var mı?’ değil ‘ Bizim mezhebin bu görüşleri, bizim cemaatin bu görüşleri acaba Kuran’a uygun mu? Tamam imamımız, sofumuz, hocamız böyle diyor ama acaba Allah bu konuda ne diyor? Hocalarımız yanlış yapıyor olabilirler bir sorgulayalım.’ şeklinde olursa Kuran’a uygun her görüşü biz de kabul ederiz. Uymayan her görüşü ister hanefi mezhebi ister şii ister vahhabi olsun kabul etmeyiz. Ölçütümüz böyle oldu mu; biz sadece Müslüman oluruz. Dinlerimizi fırka fırka etmemiş oluruz.


SORU: Tamam kardeşim güzel konuşuyorsun da sen nerden bileceksin doğruluğunu, yanlışlığını. Ne kadar ilim tahsili yaptın? Hadi bir görüşe yanlış dedin, onca alim geldi geçti onlar yanlış yaptı sen mi doğrusunu buldun? demezler mi adama..

CEVAP: Siz dersiniz ama Allah demez kardeşim.

“Onlara ‘Allah’ın indirdiklerine uyun!’ denildiği zaman, ‘Hayır, biz atalarımızın başımıza sardığı geleneğe uyarız!’ derler. Ya ataları hiç akıllarını kullanmamış ve doğru yolu bulamamışsalar?” (Bakara/170)

SORU: Çok düşünme bence. Her şeyi sorgulama. Doğruyu bulacağım derken sapar gidersin haberin olmaz. Çoğunluğa uy. Senin gibi düşünen insan toplumda çok az. Ne yani herkes yanlış sen mi doğrusun?


CEVAP: “ Eğer yeryüzünde bulunan insanların çoğuna uyarsan seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar ancak kesin olmayan ihtimallere tabi olur ve sadece yalan söylerler.” (Enam/116)

“Ey iman edenler! Eğer fasık bir kimse size bir haber getirirse önce onun doğruluğunu iyice araştırın ki bilmeyerek bir topluluğa sataşırsınız da yaptığınıza pişman olan kimseler olursunuz.” (Hucurat/6)

“Onlar ki her sözü dinlerler ve onun en güzeline uyarlar…” (Zümer/18)

“Hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyin ardına da düşme!..” (İsra/36)

Düşünmeyin, sorgulamayın diyorsunuz. Allah ne diyor peki?

“ ..Allah aklını kullanmayanların üzerine pisliği boca eder.” (Yunus/100)


SORU: Kardeşim o zaman bu insanlar yanlış yolda mı? Nurcular, Süleymancılar, Menzilciler hepsi Allah’ın yolunda gidiyorlar. Güzel işler yapıyorlar. Sen şirk diyorsun, putlaştırma diyorsun. Bütün yapılan güzel işleri bir kenara atıyorsun.

CEVAP: “De ki: ‘Size amelce en çok zarara uğrayanları haber vereyim mi? Onlar dünya hayatındaki çalışmaları boşa giden fakat kendilerini güzel bir iş yapıyor sananlardır.” (Kehf/103,104)

Eğer bir hocanın, şeyhin, sofunun ortaya koyduğu prensipler, disiplinler İslam’a uymuyorsa, bu sorgulanmıyorsa, hoca denilen insanlar mutlak otorite kabul ediliyorsa, yazılan kitaplar Kuran’laştırılıyorsa orada Allah’ın indirdiği dinden söz edemeyiz. Yapılan çalışmalar ve ameller boşa gider. Çünkü o çalışmalar; uydurulan dinin çürük meyveleridir. İslam adı altında yutturulan adetlerin, görüşlerin, davranışların hepsi birer sapmadır.

SORU: Evliyaların, hocaların şefaat edeceği de yalan o zaman. Öyle ya her şey yanlış. ‘Şefaat ya Rasulullah’ demek de yanlış mı?

CEVAP: “Yoksa Allah’tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: ‘Onlar hiçbir şeye sahip olamazlar ve akıl erdiremezlerse de mi onları şefaatçi edineceksiniz? De ki: ‘ Şefaat tamamen Allah’a aittir. Göklerin ve yerin mülkü, O’nundur. Sonra ancak O’na döndürüleceksiniz.” (Zümer/43,44)

“Allah’ı bırakıp da kendilerine ne zararı dokunacak ne de fayda verecek şeylere tapıyorlar ve ‘Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir” diyorlar…” (Yunus/18)

“O’nun nezdinde kendisi lehine izin verdikleri dışında hiç kimse için şefaat fayda vermez..” (Sebe/23)

Peki; bu Allah’ın izin vereceği kullara şefaati verecek olan kimler?

“Göklerde nice melekler var ki; Allah kendilerine izin vermedikçe Allah’ın isteği ve rızası dışında kimseye şefaat edemezler.” (Necm/26)

Şefaat ya Rasulullah demek Allah’a karşı yardımı Peygamber’den istemektir. Aracıların, velilerin şefaat edeceği inancı şirk bulaşmış bir imanın ürünüdür. Allah şefaati Kuran’da açıkça anlatmıştır. Buna zıt bütün görüşler maalesef bize İslam kılıfı adı altında yutturulmuş ve öyle süre gelmiştir.

Allah’ın indirdiği hak din olan İslam’a; bağlı olduğumuz mezhep görüşleri, hadis denilen uydurma iftiralar, adet ve gelenekler, sünnet diye söylenen bidatler, cemaatlerin otoriteleri karışmıştır. Ayırt edebilmek zorlaşmış, ciddi çaba gerekir hale gelmiştir. Kardeşlerim Müslüman olarak bizim görevimiz doğruyu söylemektir. Ücretimiz yalnızca Allah’a olsun. İnsanları kendi cemaatimize, kendi mezhebimize, kendi töremize, kendi partimize, kendi meşrebimize davet etmeyelim. Allah’ın Kuran’da anlattığı İslam’a davet edelim. Kendi fıtratına çağıralım. Yardımı sadece Allah’tan isteyelim, hayatımızı şekillendiren Allah olsun. Hayatımızdaki helalleri, haramları Allah’ın kitabı olan Kuran’daki helaller ve haramlar oluştursun. Nerden geldiği bilinmeyen, delili olmayan, bir sürü kitaba girmiş hükümler; indirilen dinin değil uydurulan dinin misalleridir.

“Hem dillerinizin yalanı vasfediyor olması sebebiyle; ‘Bu helaldir şu da haramdır’ demeyin; çünkü Allah’a yalanı iftira ediyor olursunuz. Şüphesiz ki Allah’a yalan iftira edenler, kurtuluşa ermezler.” (Nahl/116)

Çoğumuzun imanı şirk içinde. Şirki kendimize hiç yakın düşünmüyoruz. İmanımızı sürekli tazeleyelim.

“Sen ne kadar hırs göstersen de yine de insanların çoğu iman etmez.” “ Halbuki onların çoğu ancak şirk koşarak Allah’a iman ederler.” (Yusuf/103,106)

“Şüphesiz ki Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz, bunun dışındaki günahları ise dilediği kimse için affeder. Artık kim Allah’a şirk koşarsa o takdirde doğrusu uzak bir delalet ile sapmış olur.” (Nisa/116)


SORU: Rabıta yanlış mı? İstediğimiz bir alimi veya şeyhi düşünerek namaz kılmak, ibadet etmek de mi yanlış?

CEVAP: “Şüphesiz ki mescitler Allah’ındır; o halde Allah ile beraber hiç kimseye ibadet etmeyin.” (Cin/18)

“De ki: Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, varlığım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” (Enam/162)

SORU: Mesela Said Nursi’ye Bediüzzaman, Üstat denir. Celaleddini Rumi’ye Mevlana denir. Fethullah Gülen’e Muhterem Hoca Efendi denir. Bu isimleri kullanmak doğru mu?

CEVAP: “ O’nu bırakıp da tapmakta olduklarınız, sizin ve atalarınızın onlara taktığı bir takım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onların hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Hüküm ancak Allah’ındır. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte doğru din budur, fakat insanların çoğu bilmezler.” (Yusuf/40)

SORU: Peki Peygamber’in İsmet sıfatını ne yapacağız? Peygamber günahsız değil mi? Hata yapabilir mi? Toplumumuzun inandığı Peygamber ile Kuran’daki Peygamber de mi farklı?

CEVAP: Peygamber bizim için bir faydaya ve zarara vesile olamaz. “ De ki: Doğrusu ben sizin için ne bir zarara ne de bir faydaya sahip olabilirim.” (Cin/21)

O da bizim gibi bir insandır. “De ki: ‘Ben ancak sizin gibi bir insanım..” (Fussilet/6)

“Muhammed sadece bir peygamberdir. Ondan önce daha nice peygamberler gelip geçmiştir…” (Ali İmran/144)

Peygamber geleceği bilemez, başımıza gelecekleri bilemez. “ De ki: “ Ben peygamberlerin ilki değilim; benim ve sizin başınıza gelecekleri bilmem ancak bana vahyolunana uymaktayım; ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.” (Ahkaf/9)

“De ki: ‘Benim kendim için Allah’ın dilemesi dışında ne bir faydaya ne de zarara malik değilim. Çünkü gaybı biliyor olsaydım daha çok hayır elde ederdim ve bana hiçbir kötülük dokunmazdı. Ben ancak iman edecek bir kavim için bir korkutucu ve bir müjdeleyiciyim.” (Araf/188)

“Bil ki, Allah'tan başka ilâh yoktur. Hem kendi günahın hem de mümin erkeklerin ve mümin kadınların günahları için bağışlanma dile.” (Muhammed/19)

Hüküm koyma yetkisi Peygamber’e değil Allah’a aittir. “..Hüküm ancak Allah’ındır. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte doğru din budur, fakat insanların çoğu bilmezler.” (Yusuf/40)

Peygamber’in yapmış olduğu her eylemin mutlaka Allah’ın kitabı olan Kuran’da bir dayanağı vardır. Peygamber Kuran’a aykırı bir davranış sergileyemez. Peygamber’in Nebi sıfatıyla söylediği sözler sahabe tarafından sorgulamaya tabi tutulmuştur. Ama Peygamber’in Rasul sıfatıyla söylediği sözler bizzat vahiylerdir. Allah’ın sözlerini direk söylerler. Allah’ın sözlerini iletirken hata yapamaz.

“Eğer Peygamber bize atfen bazı sözler uydurmaya kalkışsaydı elbette onu bundan dolayı kıskıvrak yakalardık; sonra da onun şah damarını keser atardık. Hiç biriniz buna engel de olamazdınız.” (Hakka/44-47)

Peygamber’in Kuran dışında mucizesi yoktur. Peygamber’e hissi mucize verilmemiştir. Mucizeyi görüp inanacağını söyleyenler müşriklerdir.

“ ‘Peygamber’e Rabbinden bir mucize indirilmeli değil mi?’ diyorlar. De ki: ‘Gayb ancak Allah’a aittir.” (Yunus/20)

“ ‘Ve ona Rabbinden mucizeler indirilmeli değil miydi?’ dediler. De ki: ‘Mucizeler ancak Allah katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.” (Ankebut/50)

“Mucizeleri göndermekten bizi alıkoyan tek şey evvelkilerin onları yalanlamasıdır.” (İsra/59)

Mucizeler İman doğurmaz. İman mucizeler doğurur. Peygamber’in de hataları ve günahı olmuştur. Allah’ın bizden istediği hata yapmamak değildir. Bu mümkün değil zaten. Allah’ın istediği; hata karşısındaki duruşumuzun Hz. Adem gibi olmasıdır. Peygamber de günah işlemiştir, hata yapmıştır. Ama Peygamber hata yaptığını kabul edip, tövbe edip inat etmemiştir. Gerçek Müslüman tavrı budur. Ama ne yazık ki Din Kültürü kitaplarımız, Camilerde dağıtılan kitaplarımız, Diyanetin akait kitapları, Hadis kitapları, İmam Hatip liselerinde okutulan ve İlahiyat fakültelerinde okutulan kitaplarımız öylesine bir Peygamber modeli çizmiştir ki; Allah ile sevgili olan, gökyüzünden inmeyen, mucizelerle dolu olan, hatasız ve günahsız olan, sürekli emreden, sürekli konuşan, gül kokulu, nur fışkıran, nurdan yaratılan, alemlerinin onun için yaratıldığı, Allah gibi hüküm koyan, geleceği bilen, şefaat eden, sakalı, hırkası, kılı putlaştırılan bir peygamber.. Böylesine bir Peygamber’i hiçbir mümin örnek alamaz. Böyle bir Peygamber’e inanmak isteyenler Müşriklerdir. Peygamber’i rol model olmaktan çıkaran her bir özellik maalesef kutsallık adı altında yakıştırılmış ve bu alana dair konuşan, düşünen doğruları söyleyen, gerçek Peygamber’i anlatan her Mümin dışlanmıştır. Değişik sıfatlar yakıştırılmış olup sapık diye toplumdan men edilmiştir.

SORU: Peki hadislerin sahih olup olmadığını nasıl anlayacağız? O kadar çok hadis var hepsi mi uydurma?

CEVAP: Şuan da iki milyona yakın hadis var. Peygamberimizin 23 yılık peygamberlik hayatına böldüğümüzde Peygamber’in sürekli durmadan konuşması gerekir. Bu da mümkün değil. Peygamber; savaş yapmıştır, yemek yemiştir, uyumuştur, ibadet etmiştir… Hadislerin sahihliği Buhari – Tirmizi gibi büyük alimlerin nakletmesi değildir. Hadislerin sahihliği; Kuran’a aykırı olup olmadığıdır. Bugün Buhari’nin, Tirmizi’nin hadis kitaplarında İslam ile alakası olmayan sözler bile hadis diye geçmektedir. Burada hadisleri inkar etmiyoruz. Peygamber’e iftira olarak söylenen sözleri ayırıyoruz. Kuran’a aykırı bir şeyi Peygamber söyleyemez. Hadis deyince akan sular durmaz. VAHİY deyince akan sular durur. Günümüzde nice sofular nice şeyhler; bir hadise uydurma dememek için Allah’ın kaç tane ayetlerini çiğnemektedirler. ‘Bu alimler yalan mı söylüyor, yanlış mı yapacaklar’ mantığı bizim toplumumuzun damarlarına işlemiştir. Sorgulamamak için, araştırmamak için, akletmemek için savunma mekanizmamız tamamen delilsiz, ispatsız, mantıksız uydurma rivayetlerden oluşmuştur.


SORU: Kader yalan mı? ‘ Kadere iman’ Kuran’da geçmiyor diye o da mı uydurma? Kaderi nasıl anlayacağız?

CEVAP: Kuran’da imanın şartlarında ‘Kadere İman’ sayılmamıştır. Ama Kuran’da Kader geçmektedir. Günümüz algısından yola çıkıp önce bardağımızın içindeki pis suyu dökelim sonra Kuran’daki kaderi anlayıp bardağımızı temiz suyla dolduralım.

“Ve biz her bir insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık.” (İsra/13)

“Şüphesiz insan için kendi çalıştığından başkası yoktur.” (Necm/39)

“Hiç kuşkusuz bir toplumun bireyleri kendi iç dünyalarını değiştirmedikçe Allah da o toplumun gidişatını değiştirmez.” (Rad/11)

“Şüphesiz ki Allah zerre kadar haksızlık etmez..” (Nisa/40)

“ Şüphesiz ki Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez fakat insanlar kendilerine zulmediyorlar.” (Yunus/44)

“Sana isabet eden her iyilik Allah’tandır, başınıza gelen her kötülük ise kendinizdendir.” (Nisa/79)

Bir de şu ayetimiz var: “ De ki: ‘ Başımıza, Allah’ın bizim için yazdığından başka bir şey gelmez; O’dur bizim tek sahibimiz; şu halde inananlar yalnızca O’na güvensinler.” (Tevbe/51)

En başta çelişki var gibi. Ama çelişki Kuran’da değil insanın düşünmemekten paslanan aklındadır. İnsanın kaderi; SEÇMEK’tir. İnsana bu yazılmıştır. Bizim kaderimiz budur. Allah bize akıl ve irade verdiği için tercihlerimiz kaderimizdir. Çabamız ölçüsünde kaderimiz şekil alır. İnsan seçim yapmak zorundadır. Hayvan gibi davranamaz. Seçmemek ise hayvan ve bitkilerin kaderidir. Örneğin bir inek ben bugün de et yiyeyim diyemez. İnek ot yemek zorundadır. Bu ineğin kaderidir. Ama insan eylemlerinde özgürdür. İnanıp inanmamakta da özgürdür. İnsana doğru yol gösterilmiştir. İnsana yazılan kader; insanın seçimleriyle hayatını kuracağıdır.


SORU: Çok iyi anladım şimdi. Peki bu cemaat liderleri ve bu oluşumlar neden bize bunları hiç anlatmıyorlar, neden hep geleneksel İslam’ı hak dinmiş gibi sunuyorlar? Ben bunları ilk defa duyuyorum. Neden?

CEVAP: Çünkü, çoğu cemaat bunu kasıtlı yapıyor. Bazıları da yaptığının farkında değil. Onlar hala güzel iş yaptıklarını zannediyorlar. Hepsi birbirine Allah yolunda diyor ama kendi içlerine girdiğinizde fotoğraf hiç de öyle değil. Hepsi kendini en doğru yolda ve en doğru fırkanın kendileri olduğunu zannediyor, diğer fırkalara yanlış yolda diyorlar. İşin ekmeğini baştaki kalp gözü açık denen sofu, Peygamber torunu denen sakallı, hacı, hoca, şeyhler ve onların birinci dereceden yalakaları yiyor. Peygamber’i efsanelerle, masallarla uçurarak o boşluğu kendileri dolduruyorlar. Bu insanlar uydurulmuş dini anlatmak zorundadır çünkü heybelerinde başka turp yok bu adamların. Kendileri; kadın sesi haram, nıke ayakkabı giymek haram, gitar çalmak haram, kravat takmak haram, top sakal haram, şu haram bu haram derler bir de bakarsın ki madalyonun diğer yüzü hiç de öyle değildir. Bindikleri araba en lüks, kullandıkları cep telefonları en lüks, taktıkları takılar en lüks, oturdukları binalar en lüks. Bu reislerimizin hatunları da çok özeldir maalesef. Kendi cemaatlerini sürekli belden aşağı vururlar. Cinsellik alanı onların gözünde bir numaralı silahtır. Ortada felaket bir kara para dönüyor. Yardımıydı, himmetiydi adamların her biri para babası oluyorlar. Onların derdi; dışarıdan adam bulup cemaatlerine sokmak değil, mevcut tabakayı korumaktır. Çünkü lazım olan para; o aklını kullanmayan, sakalları göbeğine kadar olan, çarşaftan gözleri görünmeyen saf insanların ceplerinde mevcuttur. O insanları İslam diye masallarla uyutup, kendilerini İlah kabul ettirip çevrelerinde pervane ediyorlar. Kardeşlerim bu tür insanları Kuran ŞEYTAN diye isimlendiriyor.

“Kim Rahman’ın zikrini görmezlikten gelirse ona bir şeytanı musallat ederiz ve artık o; onun dostudur.” (Zuhruf/36)

“..Ne olursa olsun, onlar için, senin doğru yolunun üstünde oturacağım. Sonra önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından, geleceğim. Göreceksin, onların çoğu, sana teşekkür etmeyecektir.” (Araf/16,17)

“Onlardan bir takımı da Kitabı okuyormuş gibi dillerini bükerler ki, siz onu Kitaptan sanasınız. Ama o Kitap’tan değildir. ‘Bu Allah katındadır’ derler, halbuki Allah katından değildir. Onlar o yalanı Allah’a karşı bile bile söylerler.” (Ali İmran/ 78)

“Sana bu Kitab'ı indiren O'dur. Bu Kitab'ın bir kısım ayetleri kesin anlamlı (muhkem)dir, bunlar onun özünü oluştururlar. Diğer kısmı da birden çok anlamlı (müteşabih)dir. Kalplerinde eğrilik olanlar fitne çıkarmak ve keyfi yorumlar yapmak amacı ile bu kitabın birden çok anlamlı ayetlerinin ardına düşerler. Oysa onların yorumunu sadece Allah bilir. Köklü bilgiye sahip olanlar ise «Bu Kitab 'a inandık, O bütünü ile Allah katından gelmiştir» derler. Bunu ancak aklı başında olanlar düşünebilirler.” (Ali İmran/ 7)

“Elleriyle kitabı yazıp sonra onu az bir bedel karşılığında satmak için ‘Bu Allah katındandır’ diyenlere yazıklar olsun! Elleriyle yazdıklarından ötürü vay onların haline! Kazandıklarından ötürü vay onların haline!” (Bakara/79)

Kardeşlerim şeytan doğru yolu biliyor. Günümüzdeki insan şeytanlara dönün de bir bakın. Allah’ın yoluna oturup nasıl da cennet sattıklarını bir görün. İnsanlardan bile bile hakkı nasıl gizlediklerini bir görün. Mahmut Ustaosmanoğlu, Cübbeli Ahmet, Fethullah Gülen, Nihat Hatipoğlu, Fatih Çıtlak ve daha niceleri.. Lütfen bu insanları araştırın, sadece televizyonlarda canlı yayında konuşmalarını izleyip yorum yapmayın. Bu adamların verdikleri vaazları sabredip bir dinleyin. İslam’ın Pavluslarının kimler olduğunu kavramanın zamanı geldi artık. İnternette her şey fazlasıyla var. Bir merak edip de acaba bu adamlar gerçekten hoca mı yoksa Allah yoluna oturmuş ŞEYTAN mı deyin?

Kardeşlerim benim kim olduğum önemli değil. Ben bu çalışmayı sadece Allah rızası için yaptım. İnsanları uyarmak için. Lütfen uyanalım. Tercihlerimizin ve aptallığımızın kurbanı olmayalım. Ben sizden ne bir ücret ne de bir yardım istiyorum. Sizi sadece Allah’ın indirdiği dine davet ediyorum.

Size bu yolda emek vermiş, düşünmüş, sorgulamış, ter dökmüş, amacı doğru yola oturmak olmayan, oturan şeytanları kaldırmak olan, hak dine davet eden bazı isimler sayacağım. Çünkü bu insanlar sizlere yardımcı olacaktır. Bu insanları sorgulamayın demiyorum, tabi ki onların da hataları var ama şeytan değiller. Hatalarını kabul ederler. Bu insanlardan faydalanın. Bu isimlerin bazıları yaşıyor bazıları vefat etti. Kitapları olanlar var videoları olanlar var. Medyada din satan insan maalesef çok. Emek vermiş, Allah’ın dinini anlatan insanlara ihtiyacımız var.

Bu ismini sayacağım insanları lütfen ezip geçmeyin. Bu insanlara atılan iftiralar; “ Ehli Sünnet düşmanı, Hadis inkarcısı, Sapık, Sünnet düşmanı, Peygamber düşmanı, Şii, Vahhabi, Mezhepsiz…” iftiranın sonu gelmez. Bir adama sırf sofularınız sapık dedi diye üstünü çizerseniz ahirette hesabını veremezsiniz. Araştırmadan, dinlemeden, Kuran’a arz etmeden hiçbir kimse hakkında yorum yapmamalıyız. Emek bu dinin silahıdır.

Bu isimler:

Mehmet Akif Ersoy – Enis Doko - Mücahit Bilici - Atasoy Müftüoğlu – İlhami Güler - Edip Yüksel - Cemre Demirel - Fazlurrahman - Hasan El Benna - Aliyya İzzet Begoviç – Malcom X - Mustafa Öztürk- Bünyamin Erul  - Saadettin Merdin – Emre Dorman – Caner Taslaman – Mustafa İslamoğlu - Mehmet Okuyan – Abdülaziz Bayındır – Fadlallah – Celaleddin Vatandaş– Ercüment Özkan- Hamza Tzortzis –Ali Şeriati – Roger Graudy – Muhammed Esed – Muhammed Nur Doğan – Cemil Meriç –İhsan Süreyya Sırma – Dücane Cündioğlu – Muhammed El Abid Cabiri - Muhammed Abduh – Cemaleddin Afgani..

Ve daha da vardır ama sayabildiğim bu kadar. Lütfen ölçütümüz hak dini anlatan insanlar olsun. Rahatımızı bozuyor diye, ezberimizi bozuyor diye, milletin kafasını karıştırıyor diye hiçbir insana SAPIK ambargosu koymayın. Allah hesabını sorar. Ben bu saydığım isimlerin reklamını falan yapmıyorum. Benim derdim bellidir. Ortalığı din tüccarlarından temizlemek.

Ben bir Müslüman olarak şimdilik görevimi yaptım. Allah da bana şirksiz bir imanı ve ahirette emeklerim ve çabalarım neticesinde cennetini nasip etsin inşallah.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Şerefsiz Bir İnsanım

Hayatın Kaynağı / AYN RAND

OKUR-YAZAR OLMAK/OLMAMAK